Moskova

Moskova

31 Ağustos 2010 Salı

Группа «Пикник» (Piknik Grubu)













Kaynak: http://aslihanruscaogreniyor.blogspot.com/

Daha önce sizlere Наше Радио (Naşe Radyo)'dan bahsetmiştim. Piknik, Наше Радио’yu dinlerken keşfettiğim bir grup. Bugün de biraz onlardan konuşalım.

Piknik, ismi kesinlikle çağrıştırmasa da, rock grubu. Müziği anlatmayı pek beceremem ama yoğun olarak klavyenin olduğu ve hafif senfonik bir tarzları var. Bazen yerel çalgılar da kullanıyorlar. Anlayabildiğim şarkı sözleri derin, biraz da karamsar, sanki. Grubun üyeleri, gitar ve vokalde Эдмунд Шклярский, bas gitarda Марат Корчемный, davulda Леонид Кирнос ve klavyede Станислав Шклярский . Эдмунд Шклярский, şarkıları da yazıyor.

Piknik, 1981’de kurulmuş ve ilk albümleri 'Дым'. 2010 yılında da son albümleri 'Театр Абсурда'yı (Absürd Tiyatrosu) çıkarmışlar. Ben son albümlerindeki 'Кукла с человеческим лицом' (İnsan yüzlü kukla) şarkısına vurulup grubun peşine düşmüştüm. Gerçekten çok güzel bir şarkı.

İyi hoş, güzel anlatıyorsun da, albümlerini nereden bulup da dinleyeceğiz derseniz, internet sitelerinde bütün albümleri var. Adresi: www.piknik.info . Açılış sayfasında, 'Театр Абсурда' dahil dört albümlerini dinlemek mümkün. ‘Альбомы’ bağlantısına girerseniz, bütün albümleri şarkı sözleriyle birlikte var.

Eğer rock müzikten hoşlanıyorsanız, Rusça ile hiç ilişkiniz olmasa bile 'Театр Абсурда' albümünden 'Кукла с человеческим лицом' şarkısını dinleyin. Bir de 'Урим Туммим' şarkısını dinlemenizi şiddetle öneririm. İnanmayacaksınız ama şarkı Rus rock grubundan Ankara havaları (Evet, abarttım, ama çok da değil.). Daha önce söylemiştim, yerel çalgıları da kullanıyorlar, diye. Rus bir grup için bağlama da yerel çalgı oluyor.

Dinleyin ve lütfen fikirlerinizi de benimle paylaşın.

27 Ağustos 2010 Cuma

Katyuşa

Katyuşa(Катю'ша ),Ekaterina (Katerina) isminin kısaltılmışıdır. Malum Rusça'da lakap şeklinde benzer kısaltmalar sık görülür: Natalya için Nataşa, Nataşenka, Mikail için Mişa olması gibi.

Ancak Katyuşa(Катю́ша), aynı zamanda çok bilinen,güzel bir Rus şarkısıdır. Genelde bir halk şarkısı olarak bilinse de 1938 yılında Matvey İsaakoviç Blanter tarafından bestelenmiş, sözleri ise Mihail İsakovskiy tarafından yazılmıştır. İlk kez Lidiya Ruslanova tarafından seslendirilmiştir. Bazı eleştirmenler Katyuşa'nın, İgor Stravinsky'nin 1937 yılında Chanson Russe şekline adapte ettiği Mavra (1922) adlı operasına benzer tonlar taşıması nedeniyle Blanter'in kompozisyonu olmadığına inanırlar.

Savaş dönemine denk gelmesi ve askerler tarafından çok sevilmesi nedeniyle o dönem Kızıl Ordu'nun kullandığı bir roket rampası olan BM-8, BM-13 ve BM-31 silahlarına da bu şarkının ismi verilmiştir. Şarkının kazaçok adıyla anıldığı da görülmüştür.

Şarkı, aşık olduğu askeri sabırla bekleyen küçük Katyuşa'yı anlatır. Bu güzel şarkının sözleri şöyle:

Катюша

Расцветали яблони и груши,
(Elma ve armut ağaçları çiçek açtı)
Поплыли туманы над рекой.
(Nehirin üzerinde sis duman oldu)
Выходила на берег Катюша,
(Sahile geldi Katyuşa)
Hа высокий берег, на крутой.
(Yüksek bir uçurumun başına)
Выходила, песню заводила
(Geldi ve şarkı söylemeye başladı)
Про степного сизого орла,
(Steplerin kartalı hakkında)
Про того, которого любила,
(Sevdiği adam hakkında)
Про того, чьи письма берегла.
(Mektuplarını sakladığı adam hakkında)
Ой ты, песня, песенка девичья,
(Ey şarkı,genç kızların şarkısı)
Ты лети за ясным солнцем вслед
(Sen parlak güneşin izinden uç)
И бойцу на дальнем пограничье
(Ve uzak sınırlar ardındaki savaşçıya)
От Катюши передай привет.
(Katyuşa'dan selam ilet)
Пусть он вспомнит девушку простую,
(Hatırlasın O kendi kadınını)
Пусть услышит, как она поет.
(ve duysun nasıl şarkı söylüyor)
Пусть он землю бережет родную,
(O kendi öz vatanını korusun)
А любовь Катюша сбережет.
(Aşkı ise Katyuşa koruyacak)
Расцветали яблони и груши,
(Elma ve armut ağaçları çiçek açtı)
Поплыли туманы над рекой.
(Nehirin üzerinde sis duman oldu)
Выходила на берег Катюша,
(Sahile geldi Katyuşa)
Hа высокий берег, на крутой.
(Yüksek bir uçurumun başına)

Katyuşa ismine Tolstoy'un Diriliş'indeki önemli karakterlerden birinin adı olarak da raslarız.

Ekaterina Maslova köylü bir kadının bir çingeneden peydahladığı gayrimeşru çocuğu olarak dünyaya gelir. Annesinin daha önce doğurduğu beş çocukla aynı kaderi paylaşarak bakımsızlıktan ölmesi muhtemelken, yolladıkları ürünün kalitesizliği yüzünden köylüleri azarlamaya gelen toprak sahiplerinden biri ona acır; annesine para, bebeğe süt verir. Üç sene sonra annesi ölünce iki kızkardeş olan toprak sahipleri tarafından evlatlık alınır; yarı hizmetçi,yarı hanımefendi olarak büyür. Adı bile ne Katinka gibi ince, ne de Katya gibi kaba olan Katyuşa olur. Güzelliğiyle etrafını büyülese de kimseyle evlenmez. On altı yaşına gelince hanımlarının bir prens ve üniversite öğrencisi olan yeğeni Dimitri İvanoviç Nehludov'la birbirlerini temiz bir aşkla severler. İki yıl sonra Nehludov savaşa giderken teyzelerine uğrayıp dört gün kalır, Katyuşa'yı baştan çıkarır ve hamile bırakıp gider. Hamile olduğunu anlayan Katyuşa hanımlarının yanından ayrılır. Bebeği yetimhanede ölür. Hayatını fuhuş yaparak kazanmak zorunda kalır, ta ki suçsuz olduğu bir cinayette sanık durumuna düşene kadar. Duruşmasında jüri üyelerinden biri de tesadüf eseri Nehludov'dur. Katyuşa'yı tanıyan Nehludov onun hayatını mahfettiğini farkeder ve hatasını telafi edip onu bu hayattan kurtarmaya karar verir. Jürinin yaptığı bir yanlışlık sonucu Sibirya'da kürek cezasına makhum olunca Nehludov da arkasından gitmeye karar verir ve böylece onun için bir diriliş süreci başlamış olur.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Moskova, en fazla trafik probleminin yaşandığı büyük kentler listesinde 3.sıraya yerleşti


İngiliz gazetesi Finacial Times’ın haberine göre Moskova, en fazla trafik sorununun yaşandığı büyük kentler listesinde 3.sıraya yerleşti.

Bu listede Pekin birinci sırada, Pekin’den sonraysa Güney Afrika’nın Johannesburg kenti ikinci sırada yer alıyor.

Bu listenin belirlenmesinde sürücü ile yolcuların trafik sıkışıklığında ne kadar zaman geçirdikleri göz önüne alınıyor.

24 Ağustos 2010 Salı

Ortalama Moskova’lı Modeli

Rusya'nın resmi gazetesi Rossiyskaya Gazeta, Moskovalıların 21'nci yüzyıl başındaki karakteristik özelliklerini belirledi. Sosyolog ve psikologların aktardığı bilgiler ve istatistikler ışığında hazırlanan verilere göre, orta yaştaki ortalama Moskovalı bir erkek, uzun boylu, kolları ve ayakları uzun, erken yaşta saçları dökülüyor ve haftada iki kez cinsel ilişkiye giriyor. Kadınlar ise 40 yaşından sonra mütamadiyen kilo alıyor. İşte Moskova'daki ortalama erkek ve kadın modeli:

Rusya Antropoloji Enstitüsü'nün verilerine göre, son 30 yılda Moskova'da ortalama boy 5 santimetre artarak 1.75 metreye ulaştı. Bu rakam Rusya'nın diğer kentlerine göre 10 cm daha fazla. Uzmanlar, başkentte ortalama boy uzunluğunun ilerleyen yıllarda daha da artarak 1.80 metreye ulaşmasını bekliyor.

Enstitünün verilerine ve diğer istatistiklere göre Moskovalıların karakteristik özellikleri şöyle:

Erkek ve kadınlarda ortalama boy: 1.75 m
Kilo: 75 kg.
Elbise bedeni: 48-50

-Moskovalı erkeklerin saçları Rusya'nın diğer kentlerinde yaşayanlardan daha erken dökülmeye başlıyor.

-Depresyona girme oranı diğer kentlere göre daha yüksek.

-Görme bozuklukları çok yaygın. Başkent sakinlerinin çoğu miyop.

-Moskovalı kadınlar 41 yaşından sonra giderek kilo alıyor.

-Evli erkekler haftada ortalama iki kez cinsel ilişkiye giriyor.

-Moskovalılar et ve sebze ürünlerini tavsiye edilenden az, meyve, çikolata, meyve suyu ve süt gibi ürünleri fazla tüketiyor.

Kaynak: http://www.moskovalife.com/index.php?limitstart=144

23 Ağustos 2010 Pazartesi

Turgenyev'in 'Babalar ve Oğullar'ı
















A.ÖMER TÜRKEŞ
Radikal-Kitap


Şimdiye dek okumadıysanız ya da okumanızın üzerinden çokça zaman geçtiyse eğer, Turgenyev'in 'Babalar ve Oğullar'ını bu özenli yeni baskısı ile yeniden okumanın tam sırası

Yaz aylarında hafif kitaplar okunur klişesi, arka arkaya yayımlanan klasik yapıtlarla kırılıyor. Lucas’ın Tarihi Roman adlı edebiyat incelemesi, Balzac’ın Lanetli Çocuk, Tolstoy’un Savaş ve Barış, Sadık Çubek’in Sabır Taşı, Stefan Zweig’in Clarissa romanları, Jack London edisyonları ve nihayet Rus edebiyatının başyapıtlarından Babalar ve Oğullar; iyi kitap okumak isteyenler için kaçırılmaz fırsatlar...
Sinemada, müzikte, resimde, edebiyatta ‘klasik’ payesine ulaşanlar, zamanın yıpratıcılığına dayanan, her çağda okuma, izleme, dinleme zevki veren yapıtlar. Ama böyle genelgeçer saptamalar kuşku uyandırıcı değil mi? “Büyük bir hakikat iman edilmek için değil, eleştirilmek için vardır” demişti Nietzche. Klasiklerin büyüklüğüne dair iman sıkıntısı yok: Kurumların ve insanların nezdinde dokunulmazlığı, yüceliği var klasiklerin, onları okumak, hayatında bir tek kitap bile karıştırmayanların dahi ‘iyi’liğini reddetmediği bir insani etkinlik... Eleştirisine girişmekse apayrı bir yazı konusu. Uzatıp tadını kaçırmadan kuşkuları diri tutacak birkaç soruyla yetinelim: klasik romanları, mesela 19. yüzyılın ‘büyük’ romanlarını hâlâ edebiyat tadı aldığımızdan mı, yoksa Batı kültüründe klasik olarak damgalandıkları için mi seviyoruz? Balzac’ı, Dostovyevski’yi, Tolstoy’u, Joyce’u, Proust’u ya da ‘büyük’lerden her hangi birini beğenmediğimizi, usta bir eleştirmenden alıntı yapmadan yüksek sesle beyan etme cesaretine kaçımız sahibiz? Kaçımız Proust okumaktan sıkıldığını, Ulysses’i eline almadığını, Ivonhoe’yu çocukça bulduğunu, Don Quijote’u, Gulliver’in Gezileri’ni ya da Robenson Crueso’yu tam metninden hiç okumadığını, klasiklerin çoğunu sinema uyarlamalarıyla tanıdığını itiraf edebilir?

Nihilist bir adamın sergüzeşti
Şimdiye dek okumadıysanız ya da okumanızın üzerinden çokça zaman geçtiyse eğer, Turgenyev’in Babalar ve Oğullar’ını bu özenli yeni baskısı ile yeniden okumanın tam sırası. Rus edebiyatının önemli isimlerinden biridir Turgenyev. Başta Tolstoy ve Dostovyevski olmak üzere Rus edebiyatının pek çok önemli yazarıyla aynı tarihlerde yaşamış, dönemin eleştirmenleri tarafından hepsinin önüne konmuş, eserleri büyük heyecan yaratmıştı. Hayatının büyük bir bölümünü Rusya dışında geçiren Turgenyev, Fransa’nın -Flaubert, Edmond de Concourt, Alphose Daudet ve Emile Zola gibi- tanınmış yazarlarıyla da yakın dostluk kurmuş, eserleri Fransa’da da beğeni toplamıştı. Ne var ki, aradan bir yüzyıl geçtikten sonra Turgenyev romanları arasında Babalar ve Oğlullar dışında ‘klasik’ sıfatını yakıştıracağımız bir ikincisini sayamıyoruz. Bir zamanlar kıyaslandığı Dostovyevski’nin yanında Turgenyev ismi çok sönük kaldı.
Babalar ve Oğullar, arka planında Rus toplum hayatına dair meselelerin tartışıldığı hüzünlü bir aşk hikâyesi: 1859 yılı Mayıs ayında Rusya taşrasında Kirsanovlar’ın çiftliğindeyiz. Arkady Kirsanov, üniversite tahsilini bitirip babasını ziyarete gelir. Baba Nikolai Petroviç, serflerini azat etmiş, kendi halinde iyi niyetli bir insan. Arkady’nin annesi öldükten sonra yeniden evlenmemiş, Feniçka isimli genç bir köylü kızıyla yaşıyor. Arkady’nin amcası Pavel’se yıllar önce başından geçen kırık bir aşk hikâyesinden sonra çiftliğe çekilmiş emekli bir subay... Arkady, baba evine çok değer verdiği arkadaşı tıp öğrencisi Bazarov’u da getirmiştir. Romanın ana karakteri Bazarov, Kirsanovlar gibi soylu değil; babası ‘alaylı’ diyebileceğimiz türden bir köy hekimi. Fiziksel görünüşüyle, hal ve tavırlarıyla dikkat çeken bu genç adamı asıl ilginç kılan özelliği savunduğu düşünceler. Kahvaltı sofrasında Arkady’nin açıklayacağı gibi, Bazarov, bir nihilist. Ne geçmişin değerlerine ne soylulara ne köylülere ne aşka ne de yaşlılara hürmet duyan, kendi inandıklarını açıkça dile getirmekten, karşısındakileri eleştirmekten çekinmeyen ve günlerini bilimsel deneylerle geçiren Bazarov, kısa sürede ev halkı üzerinde büyük etkiler yaratır. Nilolai Petroviç, oğlunun sevgili arkadaşının sözlerine içlenmekle yetinse de, Pavel Petroviç kendisini hakarete uğramış gibi hisseder. Onun yanında kendilerini rahat hissedenler, sadece Feniçka ve bebektir. Çünkü Feniçka “Bazarov’da bütün soylu kişilerde bulunan, insanı hem çeken hem de korkutan üstünlüklerin bulunmadığını” sezmiştir.
Bazarov, komşu çiftlikte oturan genç ve güzel dul Anna Segeyevna Odintsov’un da ilgisini çeker. Modern bir hayat tarzını benimsemiş gibi görünen genç kadının gösterdiği bu ilgi, Bazarov’da -hep reddettiği- aşk ateşini tutuşturacaktır. Ancak Anna’nın da çiğneyemeyeceği sınırları vardır. İlgisinin nedeni yeni bir hayat değil, merakıdır sadece; aslında rahatına düşkün, bencil bir kadındır. Aşkı kabul görmeyen Bazarov, misafirliğini bitirip baba evine döner. Kişilik yapısı radikal görüşleri savunmaya hiç müsait olmayan Arkady ise Anna’nın kız kardeşi Katya’ya evlenme teklif edecek ve Bazorov’un takipçisi olmaktan vazgeçecektir. O artık babası gibi şuurlu bir toprak sahibi, karısına bağlı bir koca, iyi bir vatandaş ama ileri görüşlere de sahip bir soylu adayıdır.
Kendisini çok seven anne ve babasının yanında da aradığını bulamaz Bazarov. Onu düşünce ve davranışlarına bakmaksızın seven bu iki yaşlı insanla ya da çevredeki köylülerle arasındaki yabancılığı aşamaz. Kendisini babasının hastalarına bakmaya ve tıp bilgisini arttırmaya verir. Ne var ki tifüsten ölen bir hastaya otopsi yaparken mikrop kapacak ve aynı hastalıktan ölecektir. Topluma duyduğu öfke ve küskünlük ölüm döşeğinde bile dinmemiştir...

Kuşaklar çatışması
Altı yüz sayfalık bu hacimli romanda pek çok karakter, karakterlerin eylemleri ve hikâyenin sonu simgeseldir. Turgenyev’in Rusya ile ilgili tezlerini cisimlendiren Babalar ve Oğullar, adından da anlaşılacağı gibi eski ve yeni arasındaki ilişkilerin -kopukluk ve sürekliliklerin- romanı. Hikâyenin yazarın düşüncelerini ifade etmekte araçsallaşmasının edebi anlamda bir takım zaaflar yarattığını söylemeliyim. Karakterler arası çatışmaları ortaya koyan sahneler, yan karakterler, mekanlar birbirlerine sadece Bazarov üzerinden bağlanabiliyorlar. Ve hepsinden önemlisi roman karakterleri eylemlilik halinden ziyade düşünceleriyle vücut bulabilmişler. Turgenyev, kişilerini tanıtmak için hiçbir çabadan kaçınmaz; onları soyağaçları, belirti kişilik özellikleri ile donatır ama sonunda hepsini bir araya getirdiğinde, bir de bakarsınız ki masal bitmiş; bu yaratıkların başlarına romanın çevreni ötesinde her ne gelmesi gerekiyorsa hepsi ağır bir sonsözle hallediverilmiş ve perde inmiş. Olayların gelişimi boyunca, değişen olayların yanı başında yazar sürekli, roman kişilerinin hayatlarını budar ve geliştirir; bu arada da kişilerin ruhlarını, zihinlerini ve yaradılışlarını işlevsel örneklemelerle sürekli ortaya koyma kaygısı içinde. Ama karakterlerin eylemlerine çok az yer verilmiş. Anlatılanlarsa hikâyeye fazla bir renk katamıyorlar; Turgenyev, etkili ve dramatik sahneler çizmekten sanki özellikle kaçınıyor. Aslında bu anlatım tarzını bütün romanlarında görmek mümkün; kimilerine göre eserlerinde Tolstoy’un hamasiliğinin veya Dostoyevski’nin ihtirasının bulunmayışı Turgenyev’in diğer iki yazara olan düşünsel üstünlüğündendir.
Babalar ve Oğullar’ın yarattığı heyecan ve tartışmanın nedeni tam da bu düşünsel derinlikti. Turgenev, o dönem Rus aydınının Batılı karakterini tahlil ederken kullandığı ‘nihilist’ terimi, bu terimin Rusya’da yaygınlaşmasını sağladı. Ancak Bazorov tiplemesi pek sevilmemişti; muhafazakarlara fazla yıkıcı, radikallere fazla karikatürize gibi gelmişti bu talihsiz delikanlı. Slavsever Rus muhafazakarlarının tepkisi anlaşılabilir. Turgenyev’i üzen ilerici kesimlerden gelen sert eleştirilerdi. Çünkü dinle, şiirle, vatanseverlilikle, liberallerle, tabiatla, aşkla alay eden kahramanı özelinde, nihilist terimini, yerleşmiş prensip ve hiç bir otorite tanımayan birini anlatmak için kullanan Turgenyev için Bazarov bir devrimciydi.
Rus entelektüelinin ülkenin Batı karşısında gerilediğini hissettiği, Batı’ya karşı hem öfke hem hayranlık duyduğu sancılı bir dönemde yazılan Babalar ve Oğullar, kahramanı Bazarov ile birlikte döneminin zihniyetini bütünüyle yansıtır. Turgenyev’in idealize ettiğini sandığı insan tipi Rus halkının boş inançlarını ve cehaletini, soylu kesimin kofluğu ve züppeliğini teşhir ederek slavseverleri kızdırmıştı. Ama halkla ilişki kuramayan, köylüler tarafından alaya alınan, reddi mirası Puşkin’e kadar uzanan, aşka inanmadığı halde aşk acılarıyla kıvranan devrimci bir roman tipinin değişim yanlıları tarafından benimsenmesi de beklenemezdi. Tepkilerin haklı ya da haksızlığını bir kenara bırakalım. Edebi bir ürünün içeriğinin siyasi ve sosyal alana dolaysızca tercüme edilmesi ve bu denli tartıma yaratması bile dikkate değer.

BABALAR VE OĞULLAR
İvan Sergeyeviç Turgenyev
Çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu
Can Yayınları
2010
256 sayfa, 15.5 TL

20 Ağustos 2010 Cuma

YEDİ KIZKARDEŞLER: STALİN BİNALARI

1947-1953 yılları arasında Stalin’in emriyle inşa edilmiş, birbirinin son derece yakın benzeri yedi adet binadır.

Gotik tarzda yapılmış bu binaları inşa edildikleri yıllar açısından düşündüğümüzde Moskova’nın ilk gökdelenleri olarak değerlendirebiliriz.

Günümüzde bu binalardan biri Moskova Devlet Üniversitesi’nin binasıdır. (MGU) Lenin Tepesi üzerinde inşa edilen bina 240 m. yüksekliğindedir. Bu binanın kulesi ,yedi yapı içinde en yüksek kule olma özelliğini taşımaktadır. Moskova Devlet Üniversitesi , çeşitli ülkelerden gelen onbinlerce öğrenciyi bünyesinde toplamıştır ve Moskova’nın en büyük üniversitesidir. Üniversitenin bahçelerinin de bulunduğu Serçe (Lenin) Tepesi muhteşem bir panoramik görüntüye sahiptir. Buradan tüm Moskova’yı izlemenin keyfini yaşamanızı öneririm.

Bu binaların diğerleri Ukrayna Oteli, Leningrad Oteli, Dış İşleri Bakanlığı binası,bazı devlet yönetimine ait kurumların bulunduğu binalar ve konutlar olarak karşınıza çıkacaktır Moskova’nın çeşitli yerlerinde.

Kruşçev döneminde yüksek binaların yerine 5 katlı , ortak avlulu tuğla binalar inşa edilmiştir.Günümüzde Moskova’nın merkezinde sınırlı sayıda örneği kalmış bu binalar Kruşov Binaları olarak anılmaktadır.

Lenin Tepeleri

Moskova’da en fazla görülmesi gereken yerlerden biri de Lenin Tepeleri, bugünkü adıyla Serçe Tepeleri’dir.

Serçe Tepeleri (Воробьёвы горы), Moskova Nehri'nin sağ kıyısında, Moskova'nın en güzel göründüğü, en yüksek noktalarından biridir. Nehirden 60-70 m yüksekliktedir ve 220 m rakıma sahiptir. Tepelerin 1935 - 1999 yılları arasındaki adı Lenin Tepeleri'dir (Ленинские горы).

1980 Yaz Olimpiyatları'nın açılış ve kapanış törenlerinin yapıldığı Lujnizki Stadyumu (Eski adı Lenin Stadyumu) Moskova Nehri Boyunca sağ tarafta bulunur. Onun yanında, Naryşkin stili mimarisiyle dikkat çeken kulelere sahip Novadeviç Kadınlar Manastırı bulunur.

Lujnetski Metro Köprüsü bölgeye çok uzak değildir. Köprü Komsomolski Bulvarı ile Vernadski Bulvarı'nı birbirine bağlar. Köprü, üzerinden taşıtların ve metronun gidebildiği iki ayrı hata sahiptir.
Moskova Devlet Üniversitesi ve bir kilise de bu tepeler üzerine yerleştirilmiştir.
Moskova Devlet Üniversitesi(MGU)’nin bahçeleri olarak da bilinen Serçe Tepeleri doğal güzelliğinin yanında harika bir de panaromik görüntüye sahiptir. Moskovalılar kadar turistlerin de beğeniyle gezdiği parkın üniversite tarafından gece manzarası özellikle görülmeye değerdir.

Parka gün batımına doğru giderseniz teleferiğe binmeyi ihmal etmeyiniz. Günbatımının gece mavisi ve kırmızıyla buluştuğu o dakikalar en güzel teleferikteyken karşınıza çıkar.

Oldukça ağaçlık olan bölgede sonbaharda mükemmel bir görüntü oluşur. Sanki bir ressamın tablosundan fırlamış gibi, sanki her bir yaprak o ressamın fırça darbesiymiş gibi.

Bu tabloya dahil olmak için Vorobryovy Gory (Воробьёвы горы) Metrosundan çıkmanız yeterli…

Moskova Devlet Üniversitesi

Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi,Rusya'nın en eski üniversitesidir.

Moskova Üniversitesi Çariçe Elizaveta Petrovna'nın emri ile 12 Ocak 1755’de büyük Rus bilimadamı Mikhail Lomonosov'un inisiyatifiyle kurulmuştur. Moskova Üniversitesi’nin kuruluş günü Rusya’da Öğrenci Günü olarak kutlanmaktadır.

Üniversitedeki öğrencilerin toplam sayısı Yüksek lisans öğrencileri dahil şu an mevcut olan rakam 40.000'dir. Zamanla yabancı uyruklu öğrencilerin sayısı da artmaktadır. Şu an 97 ülkeden 3.000 yabancı uyruklu öğrenciye eğitim vermektedir. Profesörler,öğretim ve araştırma üyeleri sayısı 8.500'dür. Üniversitenin çalışanları ve yardımcılarının sayısı ise 15.000'dir.

1755 yılında Moskova Üniversitesinin üç fakültesi vardı: Felsefe, Hukuk ve Tıp. Şuanda ise 27 fakültesi vardır: Mekanik ve Matematik, Ölçümsel Matematik ve Sibernetik, Fizik, Kimya, Biyoloji, Coğrafya, Ziraat, Temel Tıp, Tarih, Filoloji, Felsefe, Yabancı Diller, İktisat, Gazetecilik, Hukuk, Psikoloji, Sosyoloji, Asya ve Afrika Çalışmaları Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Sosyal Çalışmalar, Özdeksel Bilimler, Pedagoloji, Sanat, Uluslararası İlişkiler, Biomühendislik ve Bioenfermasyon, Süren Eğitim. Uluslararası Eğitim Merkezi.

Geçtiğimiz bir kaç yılda nitelikli eğitim dalları Üniversite’de kurulmuş ve hızlı bir gelişim göstermiştir. Rusya’daki eğilime uygun gelişmiş uzmanlar yetiştirmiş ve çalıştırmıştır. Sonuç olarak Üniversite lisansüstü ve doktora öğrencilerine ülkedeki en kapsamlı ve geniş olanakları sunmaktadır. 5,000’den fazla lisansüstü ve doktora öğrencisi bu alanlara kayıt olmuştur. Lisanüstü öğrencilere sunulan yeni alanlar hızla artmaktadır. Ayrıca uzmanlık enstitüleri, çalışma merkezleri ve uluslararası eğitim merkezleri bulunmaktadır. Öğretmenler ve araştırmacılar arasında eğitim kursları da çok popülerdir.

Eğitimin esas doğası bilimsel birlik çalışması, teorik ve uygulama üzerinde oturmaktadır. 500’ün üzerinde bu yolda uzmanlaşmış müfredat bulunmaktadır.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

Rusya en iyi 51.ülke

Rusya en iyi ülkeler arasında 51.sırada, Türkiye ise hemen arkasında

Ünlü Amerikan Newsweek dergisi tarafından yapılan bir araştırmada dünyanın en iyi 100 ülkesi belirlendi.

Eğitim ve sağlık düzeyi, hayat kalitesi, ekonominin gelişme hızı ve siyasi durum gibi etkenler üzerinden çıkarılan listede Rusya ortalara girerek 51.sırada yer aldı. Tükiye ise Rusya'nın bir basamak arkasında 52. sırayı aldı.

Listenin ilk sırasına oturarak dünyanın en iyi ülkesi ünvanını Finlandiya kazandı. İkinci sırada İsviçre, üçüncü sırada ise İsveç yer aldı. İlk 10’a giren diğer ülkeler Avusturalya, Lüksemburg, Norveç, Kanada, Hollanda, Japonya ve Danimarka oldu.

Rusya’nın yakın komşuları, Ukrayna 49.sırada, Beyaz Rusya ise 56.sırada kendilerini gösterdi.

Rusya’nın çeşitli alanlardaki durumuna bakılınca, eğitim düzeyinde 31., ekonominin gelişme hızında 36., hayat kalitesi dalında 50., sağlık ve siyasi durum dalında ise 75. Sırada olduğu ortaya çıktı.

Türkiye 52.sırada
‘’Dünyanın en iyi ülkeleri ‘’ sıralamasında Türkiye ise Rusya'nın bir basamak gerisinde 52. Sırada yer aldı.

Newsweek dergisi, yaşamak için en iyi ülkeleri belirlemek amacıyla sağlık, ekonomik dinamizm, eğitim, siyasi ortam ve hayat kalitesi dahil olmak üzere, beş faktör dikkate alarak "Dünyanın En İyi Ülkeleri" listesini oluşturdu.
Türkiye’nin 52. sırada yerleştidiği listede, ABD 11, Fransa 16, İsrail 22 ve Yunanistan 26’ncı sırada yer aldı. Bu arada, Küba ve Rusya, az farkla Türkiye’yi geride bıraktı. Küba 50, Rusya 51. sırada yer alıyor.
Hızla yükselen ülkelerden Çin 59, Hindistan ise 78. İran 79. sırada bulunuyor.

Öte yandan, sıralamayı oluşturmak üzere kullanılan beş kriterden eğitim sıralamasında 100 ülke arasında Filandiya yine baş çekerken sağlıkta Japonya, hayat kalitesi Norveç, ekonomik dinamizmde Singapur, siyasi ortamda ise İsveç birinciliği elde etti.
Türkiye de, sağlıkta 42, eğitimde 53, hayat kalitesinde 58, ekonomik dinamizme 68, siyasi ortamda ise 69’ncu oldu.
Newsweek, okuma yazma oranının yüzde 87.5, ortalama yaşam süresi 66 yıl, kişi başına gelirin ise 8 bin 753 olarak belirlediği Türkiye’ye "orta gelir" ülkeler arasında yer verdi.

En son sıraya girerek en kötü ülke konumunda gözüken ülkeler ise, Kamerun, Nijerya ve Burkina-Faso oldu.

Kaynak: http://www.gazetem.ru/tur/news/theme1?id=1756

11 Ağustos 2010 Çarşamba

Moskova'da görülmesi gereken 21 yer

1. Rusya’nın sembolü olan Kremlin, Moskova’nın en eski yapısıdır. Rusya Federasyonu Devlet Başkanı’nın konağı Kremlin’dedir. Kremlin pek çok kez restore edilmiştir. Kırmızı tuğlalarla örülü kule ve duvarları, XV. yy.da yapılmıştır.

2. Moskova’nın en eski Katedral Meydanı, Kremlin’in merkezidir. Kremlin Katedralleri (Başmelek Katedrali, Meryem’e Müjde Katedrali, Çarların ve İmparatorların Taç Giyme Törenleri’nin düzenlendiği Uspenski Katedralleri) bu meydanda bulunmaktadır. Meydan da adını onlardan almıştır. Meydanda katedrallerin dışında ayrıca 1508’de yapılan altın başlı Büyük İvan Çanı ve adını ön cephesindeki hudutlardan alan, 1491’de inşa edilen Fasetalı Saray bulunmaktadır. Kremlin’in bu bölümünde merasim törenleri düzenlenir, yabancı ülkelerden gelen Büyükelçiler kabul edilirdi.

3. Projesini Konstantin Tan’ın çizdiği Büyük Kremlin Sarayı, 1849’da inşa edildi. İçinde İmparator ailesine ait odalar, muhteşem mobilyalarla döşeli kabul salonları, kristal ve porselen ev eşyaları bulunuyordu.

4. Büyük Kremlin Sarayı’nın en önemli salonu olan Georgiyev’de halen kabuller yapılmakta, Devlet Başkanı devlet nişanlarını burada vermektedir.

5. Kızıl Meydan, Moskova’nın ana meydanıdır. Burada resmi geçitler ve merasim törenleri yapılır. XV. yy.da ortaya çıkmıştır. Eski devirlerde en önemli buyruklar Kızıl Meydan’da verilirdi, Çar ve Patrikler halka buradan seslenirdi. Konstrüktivizm tarzındaki basamaklı bir binadan oluşan Lenin’in Mozolesi (Mimarı: Şçusev, Yıl: 1924) ve Aziz Vasili (Blajenni) Katedrali de buradadır. Son zamanlarda Kızıl Meydan, dünyaca ünlü sanatçıların konser verdikleri bir yer olarak da kullanılmaya başladı. Luciano Pavarotti, Plasido Domingo, Mstislav Postropoviç ve Paul McCartney burada sahne almıştır.

6. Kremlin’deki Çar Topu, topçuluk ve dökme sanatına ait eski bir Rus eseridir. Bu, dünyadaki en büyük çaplı toptur. Tophane Avlusu’nun ustası Andrey Çohov, 1586’da topu bronzla şekillendirdi. Topun uzunluğu 5,34 m., çapı 890mm., namlu kalınlığı 15 cm., ağırlığı 40 tondur. Top, XVI.-XVII. yy.larda Kremlin’i korumak amacıyla Kitay Gorod’daki Spaski kapısının önüne koyuldu ve Moskova Nehri üzerinden taşındı fakat Çar Topu hiç kullanılmadı. Topun yanında duran dökme demirden çekirdeği ve dekoratif top arabası 1835’de yapıldı.

7. Kremlin’de, bir zamanlar Rusya’nın en yüksek binası olan 81 m.lik Büyük İvan Çan Kulesi’nin yanında dünyanın en büyük çanı (Çar Çanı) bulunmaktadır. Ağırlığı 202 ton, uzunluğu ise 6,14 m.dir. Çan da hiç çalınmamıştır, demiri döküldükten hemen sonra çıkan yangında (1737 yılında), büyük bir parçası kopmuştur. (Parça şimdi Çan’ın yanında durmaktadır.)

8. Moskova’nın simgesi olan Aziz Vasili (Blajenni) Katedrali, Kızıl Meydan’da bulunmaktadır. Mimar Barma ve Postnikov tarafından 1555–1561 yıllarında Kazan Hanlığı üzerine kazanılan zaferin şerefine inşa edilmiştir. Birbirinden bağımsız duran kilise kuleleri, Kazan seferinin en önemli olaylarını sembolize etmektedir. Katedralin zarif görünüşü, XVII. yy.ın ikinci yarısında biraz değiştirildikten, yani bazı yerleri yeniden inşa edilip resimlerle süslendikten sonra son şeklini almıştır. Bir efsaneye göre, Çar’ın emri üzerine mimar Barma ve Postnikov’un gözlerine bir daha buna benzer bir harika yapamasınlar diye mil çekilmiştir. 1936’da Stalin’in silah arkadaşı Lazar Kaganoviç, Pokrov Katedrali’nin yıkılmasını önermiştir. Anlatılanlara göre, Lazar Kaganoviç, Kızıl Meydan ve yanında sökülüp takılabilir Pokrov Katedrali olan bir maket hazırlayıp Stalin’e getirir. Katedralin, gösterilerin yapılmasına nasıl engel olduğunu ve otomobil trafiğini çok sıkıştırdığını gösterip: “Ama eğer onu kaldırsak” diyerek Katedrali Meydan’dan söküp atar. Stalin bakar, biraz düşünür ve şöyle der:”Lazar, onu yerine koy!”

9. Lenin’in Mozolesi, Kızıl Meydan’daki anıt mezardır. Vladimir Lenin’in naaşı, Traurni Salonu’nda kristal bir tabutun içinde durmaktadır. Anıt mezar, ilk önce ahşaptan yapılmıştı. Şimdi gördüğümüz Mozole, 1930’da mimar Aleksandr Şçusev’in projesine göre konstrüktivizm tarzında labrador ve granitten yapılmıştır. Mozole’nin girişinin üstünde, 70 yıldır Devlet Başkanları’nın resmi geçit ve merasim törenlerinde çıktıkları kürsü bulunmaktadır.

10. Bolşoy Tiyatrosu, Milan’daki “La Skala” ve Paris’teki “Grand Opera” gibi dünyanın en meşhur tiyatrolarından biridir. Projesini Mimar Bove’nın çizdiği bina, 1825 yılında yapılmıştır. Alınlıktaki heykel (“Apollon neş Arabasında” Heykeli), heykeltıraş Pyotr Klodt tarafından yapılmıştır. Ses sanatçıları Fyodor Şalyapin, Sergey Lemeşev, Galina Vişnevskaya, İrina Arhipova; bale artistleri Galina Ulanova, Maya Plisetskaya, Mihail Barışnikov, Vladimir Vasilyev ve Maris Liepa bu tiyatroda sahne almıştır. Bolşoy Tiyatrosu’nun yut dışı turneleri, daima kapalı gişe oynar.

11. Benzeri olmayan bir geçmişe sahip Kurtarıcı İsa Kilisesi, muazzam bir mimari eserdir. Mimar Konstantin Ton’un projelendirdiği eser, 1883 yılında Rus-Bizans tarzında yapılmıştı. Halka bağışlanan Kilise’nin iç mekânlarını ünlü Rus ressam ve heykeltıraşlar yapmıştı. 1931’de Stalin’in özel emri üzerine, Kilise tahrip edildi. Onun bulunduğu yere muazzam bir Sovyet Sarayı inşa edilecekti ama sarayın yapımı için açılan çukura 1958’de üstü açık havuz “Moskova” inşa edildi. 1994 yılında Kilise’nin tekrar yapılmasına karar verildi. Bina, eski fotoğraflara, resimlere ve krokilere göre modern teknolojiler kullanılarak yeniden kuruldu. XIX. yy.da inşasının 45 yıl sürdüğü Kilise, XX. yy.ın sonunda sadece altı ayda yeniden inşa edildi. 19 Ağustos 2000 tarihinde Kilise ışıklandırıldı.

12. Novodeviçi Manastırı, Prens Vasili tarafından 1524’de Smolensk’in ele geçirilmesi anısına kurulmuştur. XVI.-XVII. yy.da Çar ailesinden ve asil Boyar soyundan gelme kadınlar burada manastıra kapanmıştır. Manastır’ın en büyük katedrali olan Smolenski Katedrali, 1524–1525 yılları arasında Kremlin’deki Uslenski Katedrali örnek alınarak yapılmıştır. Manastır’ın bir bölümü olan Novodeviçi Anıt Mezarlığı’nda ünlü Rus vatandaşları sonsuz yolculuklarına uğurlanmıştır.

13. Tretyakov Galerisi, IX.-X. yy.a ait Rus zel sanatlarının sergilendiği milli bir müzedir. Müzeye, kurucusu olan bilim ve sanat koruyucusu, ünlü tüccar Pavel Tretyakov’un soyadı verilmiştir. Tretyakov, 1892 yılında koleksiyonlarını Moskova’ya armağan olarak bu müzeye vermiştir. O dönemlerde koleksiyon, resim sanatında demokratikliği savunan “gezgin” ressamların tablolarından oluşuyordu. Müzede, Andrey Rublev’in “İkona”sı, “İsa’nın İnsanlara Görünüşü” adlı muazzam yapıt, İlya Repin’in “Korkunç İvan ve Oğlu İvan” adlı tablosu, Surikov’un eserleri, Maleviç, Podçenko, Larionov, Gonçarov vb. sanatçıların avangart tabloları yer almaktadır.

14. Moskova’nın yüksek binaları yani 26–32 katlı 7 bina, aynı mimari tarzda inşa edilen tek tip şehir modeli düşüncesiyle yola çıkılarak geçen yüzyılın 40’lı yıllarının sonu ile 50’li yıllarının başı arasında kurulmuştur. Bu binalar; Moskova Üniversitesi, Dışişleri Bakanlığı, “Leningrad” ve ”Ukrayna” otelleri, Kızıl Kapı Meydanı’ndaki devlet yönetimine ait binalar ve Kotelniçeski Rıhtımı ile Sadov Kudrinski Meydanı’ndaki apartmanlardır. Lenin Dağları üzerine kurulmuş olan 238 m. yüksekliğindeki Moskova Devlet Üniversitesi, bu binaların içinde en çok bilinendir.

15. “İşçi adam ve Köylü Kadın”, 1937’de Vera Muhina tarafından Paris’teki Uluslararası Sergi’de Sovyet pavyonu için kurulan heykel grubudur. Rusya Sergi Merkezi’nin kuzey girişinin önünde kurulmuştur. Paslanmaz çelikten yapılmıştır. 25 m. yüksekliğindedir. Sosyalist realizmin gerçek eseri olan bu heykelde, köylü sınıfla işçi sınıfın birliği bir imaj şeklinde tasvir edilmiştir. İşçi adam ve köylü kadın ellerinde tuttukları Sovyet Devlet’in sembolü olan orak ve çekici iyice yukarı kaldırmışlar. M.Ö. V. yy.a ait bir heykel grubu, bu abidenin bir örneğidir. “Harmodius ve Aristogiton”. Heykel şimdi restore edilmektedir.

16. Ostankino Televizyon Kulesi (Yüksekliği: 539 m., Toronto’daki Televizyon Kulesi’nin yüksekliği: 555m.), yüksekliği bakımından dünyadaki ikici binadır. 1967’de Moskova’da yapılmıştır. Proje mühendisi Nikolay Nikitin’dir. Teknik hizmetler veren Kule’de ayrıca bir teftiş alanı ve Kule’nin ekseni etrafında yavaş yavaş dönen bir halka görünümündeki “Yedinci Gök” adlı restoran vardır. Böylece restorana gelen müşteriler yemeklerini yerken bir taraftan da Moskova’nın kuzeyini seyredebilirler. 2000 yılında Kule’de yangın çıkmıştır. Tamir ve rekonstrüksiyon çalışmalarının ardından Kule’nin 562 m. ye varacağı ve böylece dünyanın en yüksek kulesi olacağı tahmin edilmektedir.

17. Moskova Metrosu, haklı olarak bir mimari eser sayılmaktadır. Metroyu Moskova’nın en iyi mimarları şekillendirmiştir. “Kızıl Kapı”, “Sokolniki” ve “Mayakovskaya” istasyonları, Brüksel ve Paris’te yapılan uluslararası sergilerde Grand Prix’ye (Büyük Ödül) layık görülmüştür. İlk istasyonların yapımına, devrim öncesi Rusyası’ndaki Çar Sarayları’nın inşasında harcanan miktardan daha fazla mermer harcanmıştır. Büyük Vatan Savaşı zamanında metro, sığınak olarak kullanılmıştır. Bun Moskova Metrosu’ndaki 11 hat üzerinde 160’dan fazla istasyon vardır. Halk kullanımına açık hatlardan başka, ya hükümet binalarını şehrin kenarında bulunan mistik bir yeraltı şehriyle birleştiren esrarengiz bir metro (II. Metro) daha varmış.

18. “Lujniki”, Moskova’nın en büyük yapısıdır. Geçen asrın 50’li yıllarının ortasında kurulan bu muazzam spor kompleksi, 1980 yılında Olimpiyat Oyunları’nın yapıldığı merkez olmuştur. Olimpiyat tılsımı olan 8 m. boyundaki Mişa adlı ayı yavrusu, buradan göklere uçurulmuştur. 180 hektarlık bir arazi üzerine kurulmuş olan “Lujniki”’de 140 spor tesisi vardır: Spor sarayı, Büyük ve Küçük Saha, 11 Futbol Sahası, 26 Spor Salonu, 3 Artistik Patinaj Pisti ve daha birçok üstü açık spor alanı.

19. Arbat, Moskova’daki en eski sokaklardan birisidir. XIV.- XV. yy.larda ortaya çıkmıştır. Adı, “şehir civarı”, “varoş” anlamına gelen Arapça “Rabad”dan gelir. Abrat kelimesinin daha geniş bir anlamı daha vardır. Moskovalıların çoğu için bu sokak, “Moskova Ruhu”nu muhafaza eden bitişikteki ara sokaklar ve avlular anlamına gelir. Değişik dönemlerde Arbat’ta ünlü Rus yazarlar, ressamlar ve sanatçılar yaşamıştır. 53 No.lu apartmanda bulunan müze, aslında bir zamanlar “Puşkin’in Arbat’taki Dairesi” idi. Burada yazar, genç karısıyla üç mutlu ay geçirmiştir. Geçen yüzyılın 80’li yıllarının ortasında Arbat, taş kaldırımları, çimenleri ve süs lambalarıyla sadece yayalara ait bir yol olarak kullanılmıştır. Artık Abrat, turistler arasında Kızıl Meydan kadar popüler bir yer haline gelmiştir. Burada hediyelik eşyalar, Rus el sanatını yansıtan mamuller satılmakta, sokak müzisyenleri müzik yapmakta, ressamlar portreler çizmektedirler.

20. Kuskovo, müze haline dönüşmüş Kont Şeremetevler’in çiftliğidir. Çiftlikteki saray ve bahçeler, toprak kölesi mimarlar Argunov, Mironov ve Dikuşin tarafından Mimar Blank’ın da katılımıyla XVIII. yy.ın 40-70’li yılarında yapılmıştır. Yapılar arasıda Saray, “Grotto” pavyonu, “İtalya” ve ”Hollanda” villaları, “Oranjereya” ve ”Ermitaj” nümüze kadar muhafaza edilmiştir.

21. Kolomenskoye, Moskova Nehri’nin yüksek bir kıyısı üzerine kurulmuş, XVI.-XVII. yy.lara ait Büyük Preslik ve Çarlık çiftliğidir. Kolomenskoye’nin görülmeye değer en zel yeri, taştan yapılmış ilk kiliselerden biri olan çadır çatılı Miraç Kilisesi’dir (1532). Kolomenskoye’de ayrıca İsa’nın Göğe Yükselişi Kilisesi (XVI. yy.), Aziz George Çan Kulesi (XV. yy.), Kazan kilisesi (XVII. yy.) vb. vardır. Kolomenskoye, içerisinde Diyakov şehir harabeleri ve Rus ahşap mimari eserlerinin de bulunduğu bir açık hava müzesi olarak varlığını sürdürmektedir.

Turistik Moskova

Rusya Federasyonu’nun başkenti olan Moskova; bilim, kültür, turizm ve iş dünyasının merkezidir. Moskova adı tarihte ilk kez 1147’de anılmıştır. Şehrin kurucusu, Suzdal Prensi Yuri Dolgoruki’dir. Moskova’nın bu emsalsiz görünüşünde en iyi yerli ve yabancı mimarların ve sanatçıların büyük emeği vardır. nümüzde Moskova, dünyanın en zel başkentlerinden biri olmakla beraber dünya çapında öneme sahip bir kültür merkezidir. Bu şehir, ülkemize gelen yabancı misafirler arasında çok popülerdir. Moskova, Rusya’nın başkentidir. Moskova’nın tarihi, Yuri Dolgoruki’nin, komşusunu bir konu hakkında görüşmek için davet etmesiyle ve bu buluşmanın şerefine Moskova’da “büyük bir ziyafet vermesiyle” ilgili bir efsaneyle başlar. Yuri Dolgoruki Anıtı, merkezdeki meydanlardan birinde bulunmaktadır.

Asırlar önce şehir, yedi tepenin üstüne kurulmuştur. Kremlin’in kulelerinden birinin dikildiği Borovitski Tepesi’nin dışında diğer tepeleri görmek oldukça zordur. Rusya’nın sembolü Kremlin (Yunancadan çevirdiğimizde “Sarp Tepe” anlamına geliyor) ve Kızıl Meydan, Moskova’nın şüphesiz ilk önce görülmesi gereken tarihi yerleridir.

Moskova Kremlini’nin iç içe girmiş kuleleri ve duvarları İtalyan mimarların projelerine göre yapılmıştır. Rus Hükümeti, Kremlin’de çalışmalarını sürdürmektedir bu yüzden turistlerin ancak katedrallerin, en eski Rus müzesi olan Devlet Silahhanesi’nin, eşsiz kıymetli taş ve mücevher koleksiyonlarıyla Devlet Elmas Sergisi’nin bulunduğu bölümlere girmelerine müsaade edilmektedir.

Bir zamanlar Rusya’nın en yüksek yapısı sayılan 81 m. yüksekliğindeki Büyük İvan Çan Kulesi’nin bitişiğinde dünyanın en büyük çanı durmaktadır (Çar Çanı). Çan’ın ağırlığı 202 ton, uzunluğu ise 6,14 m.dir. Çan hiç çalınmamıştır, demiri döküldükten hemen sonra çıkan yangında (1737 yılında), büyük bir parçası kopmuştur. (Parça şimdi Çan’ın yanında durmaktadır). Biraz ötede, XVI. yy. dökme sanatı eseri 40 tonluk Çar Topu yer almaktadır. Çar Topu da hiç kullanılmıştır.

Moskova, kuzeyi ile neyi arasında 40 km.den fazla, doğusuyla batısı arasında da 30 km.den fazla bir mesafe olan gerçek bir megapoldür. Banliyöleriyle beraber burada 10 milyonu aşkın insan yaşamaktadır. Moskova, dünyadaki en kalabalık nüfusa sahip şehirler sırlamasında beşinci gelmektedir. Turistler de dâhil olmak üzere, Moskova’ya her n bir milyondan fazla insan gelmektedir. İş dolayısıyla ya da transit geçmek üzere Rusya’nın başkentine gelen insanlar, şehri biraz daha yakından görebilmek için iki, üç n daha kalmaya çalışmaktadırlar.

Moskova’da 5 havaalanı, 9 demiryolu istasyonu ve 2 nehir terminali bulunmaktadır. Metro hatlarının uzunluğu 200 km.yi aşmaktadır, şu anda mevcut olan istasyon sayısı 160’tır ve buna sürekli yenileri eklenmektedir. Moskova’nın yeraltı sarayları ve salonları yarım asırdan fazla bir zaman önce yapılmıştır ve dünyanın en zel yeraltı yapılarından biridir. Moskova Metrosu’nun ilk hattı 1935 yılında açılmıştır. Bilhassa “Mayakovskaya” ve ”Komsomolskaya” istasyonlarındaki yeraltı salonları, içlerinde en zel olanlarıdır.

Moskova Nehri’nin üstünden geçen köprüler ve Yauza, şehri adeta süsler, hele bir de akşamları aydınlatıldıklarında, köprüler adeta bir ışık alevine dönüşür. Lujniki’deki 2 km. uzunluğundaki Metro Köprüsü, içlerinde en uzun olanıdır. Yauza’nın üstünden geçen en küçük köprü kemerinin uzunluğu 20 m.dir. Tek kemerli zarif Kırım Köprüsü, Moskova’nın en zel köprüsüdür.

Başkentin mimari siluetini 40’lı yılların sonuyla 50’li yılların başında Stalin’in emri üzerine inşa edilen 7 yüksek bina ile de tanıyabiliriz. Bu yedi bina içerisinde en çok bilineni Vorobyevy (Serçe) Tepeleri’ndeki Moskova Devlet Üniversitesi’dir. Diğerleri yani Dışişleri Bakanlığı binası, oteller, iş yerleri ve apartmanların yükseklikleri birbirinden farklıdır. Moskova’nın külahlarla ve heykeltıraşlık sanatıyla bezenmiş göz alıcı gökdelenleri hakkında yapılan değerlendirmeler birbirinden çok farklıdır ama artık Moskova’yı onlarsız düşünmek imkânsızdır.

Başkent Moskova’da 60’dan fazla müze vardır. Bunlar arasında en çok tanınanlar, Kremlin, emsalsiz empresyonist ve modernist koleksiyonlarıyla Puşkin zel Sanatlar Müzesi ve Tretyakov Sanat Galerisi’dir.

Eskiden Moskova’da sayıları 500’e varan Ortodoks Kilisesi bulunmaktaydı. nümüzde bunlardan sadece 150’si faaliyet göstermektedir, 100 civarında kilise de yeniden yapılmaktadır. Bunların içinde tarihi önem taşıması bakımından ilk sırada gelenler Kızıl Meydan’daki Aziz Vasili (Blajenni) Katedrali, bütünüyle restore edilen Kurtarıcı İsa Kilisesi ve Novodeviçi Manastırı’dır.

Moskova tiyatroları arasında en meşhur olanı, şüphesiz, Bolşoy’dur. “Rus Klasik Balesi”, her turistik programın vazgeçilmez duraklarındandır. Ülkemize gelen misafirler arasında çok popüler olan bir diğer sanat dalı da sirktir. Şehirdeki sirklerden ikisi, gösterilerine hiç aralık vermeden devam etmektedir.

Moskova’nın en yüksek noktası, Serçe Tepeleri’dir. Burada bulunan gözetleme alanından Moskova Nehri’ni yukardan seyrederek şırıltılarını dinleyebilir, üstü kapalı büyük spor alanı “Lujniki”yi seyredebilirsiniz.

Mihail Gorbaçov’un geçen yüzyılın 90’lı yıllarının başında Perestroyka (Yeniden Yapılanma) devrini başlatmasıyla beraber Moskova, çağdaş bir Avrupa kentine dönüşmeye başlamıştır. Yüzlerce bina yeniden yapılmakta, yeni ticaret, eğlence ve iş merkezleri kurulmakta ve ulaşım ağları örülmektedir.

Her yıl Moskova’da yeni gece kulüpleri, casinolar ve onlarca restoran açılmaktadır. Her büyük başkentte olduğu gibi burada da her ülkenin mutfağını bulmak mümkündür.

Moskova ve civarında, görülmeye değer çok sayıda çiftlik vardır. Kolomenskoye, Kuskovo, Ostankino ve Arhangelskoye, bunlardan sadece birkaçıdır. Moskova’da Zolotoye Koltso hattında bulunan ve büyük ilgi gören eski Rus şehirlerine turlar düzenlenir.

6 Ağustos 2010 Cuma

Rusya’da araç kullananlar için yeni içki yasağı uygulanmaya başladı

















Rusya’da şoförler artık bir damla bile alkollü içki içemeyecek. Zira araba kullananlar için yeni içki yasağı uygulanmaya başladı.

Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in "eseri" sayılan, 6 Ağustos tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan yeni yasağa göre, şoförler bundan böyle ağızlarına bir damla bile içki alamayacaklar. Yasağı ihlal edenlerin ehliyetlerine 2 yıla kadar el konulması öngörülüyor.

Yeni içki yasağı tartışmalara yol açtı

Yeni kurala itiraz eden uzmanlar, yasağın daha çok yolsuzluğun artamasına yol açacağını iddia ediyorlar. Alkollü araç kullananlara uygulanacak bu yasanın polisin rüşvet taleplerine zengin bir kaynak teşkil edeceği ileri sürülüyor.

Yeni içki yasağı Rus uzmanlar arasında başka tartışmalara da neden oldu. Uzmanlar, kvas, kefir gibi içecekler içilmesi veya bazı ilaçlar kullanılması halinde bile test cihazının 'alkol bulunuyor' şeklinde uyarıda bulunduğunu söylüyorlar.

Rusya İçişleri Bakanlığı yetkilisi Kuzin, bu durumlarda konunun ancak mahkeme ortamında görüşülebileceğini belirtiyor.

Rusya Otomobil Sahipleri Federasyonu Başkan Yardımcısı Sergey Kanayev’e göre de yeni içki yasağı trafikte yolsuzluk sayısının artmasına yol açacak.

En az alkol kadar bir diğer önemli soruna, rüşvet ve yolsuzluk sorununa da sahip olan Rusya'da bu olay, esprilere, şakalara da konu oluyor. Tıpkı yukarıdaki "Soğuk bira, bedava!" diye bağırarak, ücretsiz bira dağıtan, sürücüleri tuzağa düşürüp, rüşvet sızdırma peşinde olan polis karikatüründe olduğu gibi.

Paraşütle uçan eşek Kızıl Meydan’da gezintiye çıktı

15 temmuz tarihinde Rusya’nın güneyindeki Krasnodar Bölgesinde Azak Denizi üzerinde gösteri ve eğlence için paraşütle uçurulan eşek, bir anda büyük üne kavuştu.

Tüm dünyada gösterilen eşek, birçok kişide üzüntü ve acı hislerine yol açarken, İngiliz The Sun dergisi ise eşeği sıkıntılardan kurtarmak için satın almaya karar verdi.
Stres atmak için özel bakım merkezine gönderilen eşek, dün Moskova’nın merkezindeki Kızıl Meydan ve Kremlin Sarayı etrafında gezintiye çıkarıldı. Gezinti sırasında üzerine kendisini acılardan kurtaran The Sun gazetesinin de yazısı asılırken, eşek halkın ilgi odağı oldu. Birçok kişi eşekle fotoğraf çekilmek için sıraya girerken, çaresiz ve baygın bir şekilde yarım saat havada kalan eşek, bu ilgiden bir hayli memnun kaldı.

Anapka adlı eşeğin Moskova Bölgesinin Putilkova köyünde yer alan Kremlin binek hayvanları okulu ve bakım merkezinde sıcak su banyolu, klimalı odada tatil yaptıktan sonra ilerideki hayatını devam ettirmek üzere İngiltere’ye gidecek.

Kaynak:http://www.gazetem.ru/tur/news/Yerel?id=3039

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Efsanevi palyaço Oleg Popov bugün 80 yaşını dolduruyor

Efsanevi palyaço, SSCB’nin halk sanatçısı Oleg Popov bugün 80 yılını dolduruyor.

Popov, kariyerine sirkte telde numaralar yapan ip cambazı komik olarak başladı. Ünlü palyaço Mihail Rumyantsev, genç oyuncuların gösterisinde Popov’u farkedip programına aldı. Numarası çok popülerdi ve 1953’te yabancı ülkelere turneden önce ünlü yönetmen Yuriy Ozerov’un Sovyet sirkini tanıtmak için çektiği "Cesurların arenası" adlı filme girdi. Bu turneden sonra Popov dünyaca ünlü oldu. Popov, kendi programında ip cambazlığını, akrobasiyi, hokkabazlığı, sirk numaralarının yansılanmasını kullanıyordu. Numaralarında pandomimin önemli yeri vardı. Popov’un yarattığı Güneş palyaçosu tipi herkesçe bilinir.

Ünlü olduğu yıllarda, sarı saçı, büyük çizgili pantalonu, siyah-beyaz şapkası ve kırmızı burnuyla bütün dünyada tanınır olmuştu.

Moskova'dan Türkiye'ye ne gider?

Yaz mevsimi, Rusya'da yaşayanların Türkiye'ye tatil kaçamağı için en uygun zaman... Hele de Moskova bu kadar sıcak iken! Peki Moskova'dan Türkiye'ye giderken, eli boş gitmek istemeyenler hangi hediyeleri tercih edebilir? Bu sorunun cevabını, kendisi de Türkiye'ye "kesin dönüş" yapan arkadaşımız Seden Sezer'in günlüğünden vermek mümkün. İşte en güzel "Rusya işi" hediyeler:

Moskova’da turist sezonu açıldı ve birçok ülkeden olduğu gibi Türkiye’den de gelen turları sıkça turistik mekanlarda görmek mümkün. Müzeler, galeriler, tarihi yapılar, nehir, parklar-bahçeler, malum Moskova’da gezilebilecek sayısız yer var. Moskova’nın bir diğer özelliği ise, buradan alınabilecek çok sayıda hediyeliğin de bulunması. Siz de Moskova dönüşü eşinize, dostunuza hediye götürmeyi düşünüyorsanız, işte size hediyelik alternatifleri... Zevkinize uygun olanları seçerken onlar hakkında da biraz bilgi edinin.

Votka ve Havyar: votkanın burada pek çok çeşidini bulmak mümkün. Özellikle limonlu-biberli, ballı-biberli en çok ilgi çekenlerden. Genelde blini (Rus krebi) ile servis edilen havyar ile votka geleneksel bir tad olarak tercih edilebilir.

Semaver: çok küçükten çok büyüğe, çeşitli boylarda üretilen semaver akşamüstü çay keyfi için Ruslar’ın vazgeçemediği şeylerden birisi. Şekil ve renkleri itibarıyla birer sanat eseri olan bu semaverlerin Rusya’dan çıkarılabilmesi için özel izin gerekmektedir.

Yarı değerli taşlar: kehribar başta olmak üzere, malahit, yeşim taşı, inci, Ural mermerleri gibi pek çok yarı değerli taştan yapılmış aksesuarlar Moskova’da bulabileceğiniz hediyelikler arasında. Taşın kalitesi ve işçiliğine göre farklı fiyatlarda olan bu taşlara hemen hemen her hediyelik mağaza dükkanında rastlamanız mümkün.

Ahşap oyuncaklar: Bogorodski olarak adlandırılan bu nostaljik oyuncaklar elle şekillendirilmiş ağaçtan oluşmaktadır. Ham ağaç renginde olanları veya renklendirilmiş olanları mevcuttur. Özellikle ayı figürü Ruslar için ön plandadır.

Matruşka bebekler: iç içe geçen bu ahşap boyama bebekler Rusya’nın en ünlü hediyelikleridir. Tarihi geçmişleri net olarak bilinmemekle beraber pek çok değişik hikayesi vardır. Moskova’dan giderken en çok alınan hediyelik de yine bu bebeklerdir. Şimdilerde çok değişik dsenlerde boyanan matruşkaların üzerlerinde devlet başkanlarını ya da çizgi film kahramanlarını, film yıldızlarını bile görmek mümkün.

Satranç takımları: satranç Rusya’da çok önem verilen ve sevilen bir spordur. Her çocuk küçük yaştan itibaren satranç öğrenir ve oynar. Bunun yanısıra buradaki satranç takımları da bir o kadar sanat eseri niteliğindedir. Ahşap, mermer ve malahit de dahil pek çok taştan yapılan bu takımlar biraz pahalı olmakla birlikte şık bir görünüme sahiptirler. Özellikle kurşun asker şeklinde veya klasik Rus matruşkaları şeklinde piyonları olan satranç takımları çok ilgi çeker.

Lake el sanatları: çeşitli boylarda kaseler, bardaklar, kaşıklar, tepsiler ve benzeri pek çok ahşap hediyeliklerdir. Kırmızı-siyah-altın sarısı renklerindedir ve üzerlerinde çoğunlukla çiçek motifleri bulunur. Çok pahalı olmayan bu hediyelikleri şehirde pek çok yerde bulmak mümkün.

Palekh kutular (vernikli minyatürler): yine lake tekniği ile yapılırlar ancak zemin kartonpatdır. Ancak elinize aldığınızda ahşap sanırsınız. Üzerlerine çok güzel minyatür resimler boyanmıştır. Bu resimler genelde bir masaldan alıntıdır ya da ünlü kişilerin portleridir. Aynı zamanda dini temalı olanları da vardır. Özellikle sedefle karışık olanlar ilgiçeker. Ünlü Rus ressam Ayvazovski’nin resimlerinin yapıldığı kutular ayrıca bir güzellik taşırlar. Pahalıdırlar ancak tam anlamıyla birer sanat eseridirler.

Rus Şalı: renkleri ve desenleri ile bu yün şallar hem kışın soğukta çok güzel ısıtıyor hem de güzel bir aksesuar olarak kıyafetleri tamamlıyor. Satın alırken mutlaka satıcıya üzerindeki deseni sorun çünkü bu şalların hepsinin desenlerinin bir adı ve anlamı var.

Gijel seramiği: mavi beyaz çiçek desenli seramikler Rusya’nın matruşkadan sonra en çok alınan hediyelikleri arasında. Tabak, ve fincan takımlarının yanısıra çeşitli biblolar ve süs eşyaları da bu seramikler arasındaki yerini alıyor.

Sovyet dönemi anı eşyaları: Eski eşyaların ruhu vardır diyenler için bu eşyalar birebir. Sovyet döneminden kalmış fotoğraflardan paralara, saatlerden cam eşyalara, plaklardan posterlere aklınıza gelebilecek her tür şeyi bulmanız mümkün. Ancak alırken mutlaka kaç senelik olduğunu sorun çok eski olanların iziniz çıkarılması yasak. 50 yıl üzeri olan çok kıymetli eserlerin ise çıkarılması kesinlikle yasak. Bu eşyalar arasında askeri malzemeler de oldukça dikkat çekici.

Bu hediyelikleri nereden alabileceğinizi düşünüyorsanız işte size iki adres:

Arbatskaya Lavitsa: Şehrin merkezindeki ünlü Arbat sokağında yer alan bu mağaza aynı zamanda devlete ait olduğu için pek çok yere göre fiyat olarak uygundur.

Vernisaj: Şehir merkezine uzak olmakla beraber, yanındaki ahşap Kremlin ve Vodka müzesi ile birlikte soğan kubbeli ilginç bir ahşap yapıya sahiptir. Sadece alışveriş değil bu yapıyı görmek için bile buraya gidilebilir.

Kaynak: http://www.moskovalife.com/

Bilim ve edebiyattaki damga: Lomonosov

Moskova’nın, daha doğrusu Rusya’nın en büyük üniversitesi: MGU. Moskova Devlet Üniversitesi... Ayrıca "Lomonosov" adını taşıyor... Ana binanın önünde de heykeli var. Neden onun adı verilmiş? Rus tarihinde Lomonosov isminin ne önemi var? Mihail Vasilyeviç Lomonosov’un kısa portresini okuduktan sonra, ülkenin en görkemli üniversitesine bi başka gözle bakabilirsiniz:

LOMONOSOV, Mihail Vasiliyeviç

(1711 Mişaninskaya / Arhangelsk Cumhuriyeti – 1765 St. Petersburg), Rus bilim adamı ve yazar. Bir balıkçının oğluydu. Başlangıçta kendi kendini yetiştirdi. 19 yaşında Moskova’ya gitti ve orada eğitim gördü.

Bir süre sonra, çok zeki bir öğrenci olması nedeniyle Rusya Bilimler Akademisi tarafından öğrenim için Almanya’ya gönderildi.

St.Petersburg’a döndüğünde, akademi üyesi (1741) ve kimya profesörü oldu (1745).

Özellikle fizik, kimya ve dilbilim alanlarında önemli çalışmalar yaptı. Moskova Üniversitesi’nin kurucuları arasında yer aldı (1755).

Yanma olayı konusundaki görüşü, daha sonra Lavoisier’nin geliştirdiği kuramın temelini oluşturdu. Bununla birlikte Lomonosov, Rusya dışında, daha çok şairliği ve dilbilim alanındaki çalışmalarıyla tanındı.

Venüs’ün atmosferinin keşfinden modern Rus edebiyat dilinin yaratılmasına kadar, son derece geniş bir yelpazede damga vurmuş bir isim, bir aydın olarak Lomonosov bugün de saygıyla anılıyor...

Kaynak: http://www.moskovalife.com/