Moskova

Moskova

9 Temmuz 2017 Pazar

Ruslar nasıl insanlar?


Samih Güven 


Almanlar çalışkan ve kanuna saygılı, Amerikalılar iş odaklı, neşeli ve pragmatik, Fransızlar kibar ve rahat, Çinliler ise gizemli ve anlaşılmaz gibi genellemeler vardır ya hani. Peki, Ruslar nasıl insanlar? Böyle genellemeler doğru olmasa da merak uyandıran konular. Ayrıca her toplumda hemen her tür insan olduğuna şüphe yok. Bu başlığa yer vermemin nedeni ise arkadaşların, tanıdıkların merak etmesi ve bu konuda sorular sorması. Ayrıca Rusların gözünde biz nasıl görünüyoruz diye bir soru sorup kendi anılarımı ve gözlemlerimi paylaşacağım için bu konuyu da ele alabilirim diye düşündüm.

Aslında insan karakteri psikoloji bilimine göre yüzde 30 civarında genetik olarak geliyor. Kalan bölüm ise çevre, aile, eğitim ve diğer koşullar tarafından belirleniyor. Dolayısıyla toplumsal koşullar çok önemli. 

Rus yazar, edebiyatçı Plehanov’un Bireyin Tarihteki Rolü adlı bir kitabını okumuştum öğrencilik yıllarında. Çok güzel bir kitaptı. Kısaca ifade etmeye çalışırsam şunu söylüyordu: İnsanlar tek tek toplumlarının hayatına önemli katkılar getirebilir. Ama bunların etkisi ve sıklığı koşullar tarafından belirlenir. Dolasıyla bireylerin, toplumların özelliklerine bakarken, her türlü kültürel, tarihsel, ekonomik ve sosyolojik ortamı dikkate almak gerekir.

Şu açık ki, edebiyatta ve sanatta, bilimde, politikada ve daha birçok alanda çok sayıda değerli Rus bulunuyor.  Ama günlük hayattaki insan davranışları daha ilgi çekici bana kalırsa. 

Rusların genel olarak çok olumlu özellikleri var bence. Çok büyük ve önemli kaynakları olan bir ülkeyi korumak ve geliştirmek, sert bir iklimle mücadele etmek, büyük savaşlar ve buhranlar yaşamak, önemli bir komünizm deneyimi görmek ve birden sudan çıkmış balık gibi kendini kapitalist koşulların içinde bulmak. Bütün bunlar kolay olmamalı. Bu yüzden tıpkı diğer toplumlar gibi saygıyı hak eden bir toplum. Onun dışında politik konular ise herkesin farklı yaklaşabileceği ve benim burada bahsetmeyi uygun bulmadığım bir konu. Bunun ötesinde Moskova’da yaşadığım üç yıl boyunca bazı gözlemlerimi şöyle izah edebilirim.

Daha çok müzelerde karşılaştığım yaşlı, tombiş teyzeler (babuşkalar) hep ilginç gelmişti bana. Yaşlarına rağmen hepsi dikkatli ve ataklardı. Fotoğraf çekmek için ilave ödeme yapmadığınız halde fotoğraf çekerseniz, paltonuzu vestiyere bırakmadan dolaşmaya başlarsanız ya da her bölümün girişinde bulunan açıklayıcı broşürleri okumadan diğerine geçmeye kalkarsanız fırça yersiniz. Geçenlerde ilginç bir fırçalama olayının St. Petersburg’daki Hermitaj müzesinde yaşandığını öğrendim. Yaşlı bir müze görevlisi yüksek topuklu bir kadını azarlamış. Müzeye mi geldin, düğüne mi, asırlık saray zemine uygun ayakkabı giy, demiş. Haksız mı?

Moskova’da insanlar özellikle ortamına göre giyinmeyi bilirler. Kadınlar giyim kuşam ve görünüş konusunda dikkatli ve özenlidir. Müzelerin, restoranların, barların hemen hepsinin girişinde paltoları vermek için özel bölümler ve görevliler vardır. Mekânların iç estetiğini gereksiz, rengarenk ıvır zıvırla bozmanızı engeller bu. Paltonuzu alıp numara verirler. Kadınlar çizmeleri için ayrıca poşet getirip, şık salon ayakkabıları ile değiştirebilirler. Özellikle büyük salonlardaki konser veya gösteri çıkışlarında paltonuzu almak için bazen yarım saat kadar sırada beklemeniz gerekse de güzel bir özelliktir bu.

İlk bakışta bazı materyalist unsurlar olduğunu düşünseniz bile romantizm, aşk arayışı ve çiçekler önemli bir yer tutar bana kalırsa. Çiçeklerin günlük hayatın önemli bir parçası olduğunu hemen her köşe başında çiçekçi olmasından ve çoğunun yirmi dört saat açık kalmasından anlıyorsunuz. Özel günlerde, özellikle doğum günlerinde çiçekler çok önem kazanıyor. Konserlerde en az on-on beş kişinin sanatçılara çiçek verdiği görülür. Ama en çiçekli gün kadınlar günüdür. O gün sokaklarda hemen her kadının elinde bir demek çiçek görebilirsiniz. İş arkadaşlarının, yakınların, kocaların veya sevgililerin çiçek almaları gereken önemli bir gündür bu.

Bazı ülke insanlarında daha çok görebileceğimiz bir özellik var. Kendini abartma, reklam yapma, bazen de gereksiz samimiyette bulunma. Sanırım Ruslar bu açılardan farklılar. Genelde sakin hatta sert insanlar olduklarını düşünebilirsiniz. Ama kendilerini abartmayı da abartanları sevmiyorlar bence. Çoğunlukla dürüstler, dostlukların zamanla ve güven esasına göre ilerlemesini istiyorlar. Başlangıçtaki soğuk ve mesafeli tavırları sizi tanıyıp güvendikten sonra değişebiliyor. Örneğin başka bir ülkede birine İngilizce biliyor musun diye sorsanız, bir biliyorsa on biliyormuş gibi cevap verebilir. Ama bunu Moskova’da sorarsanız neyse onu söylerler, hatta mütevazi davranırlar.

Herkes için bunu söyleyemeyiz elbette ama gösterişi ve eğlenmeyi seviyorlar bizim gibi. Bu doğu toplumlarının bir özelliği mi bilmiyorum. Ya da yıllarca ertelenmiş ve bastırılmış tüketme dürtüsünün dışa vurumu mu emin değilim. Gençler dahil birçok insan için hayatını şuna indirgeyebilirsiniz, rahat ve imkanlı bir yaşam. Ülke tarihindeki çalkantıları, ekonomik sorunları, büyük dönüşümleri göz önüne aldığımızda bunun çok anlamsız bir şey olduğunu düşünmüyorum aslında. Komünizmin dağılmasından sonraki 90’lı yıllar tam bir karmaşa olmuş. Ekonomik, idari çöküş görülmüş. Toplumda büyük bir ümitsizlik havası egemen olmuş. Uç eğilimler güçlenmiş ve düzensizlik artmış. Neyse ki 2000’lı yıllardan itibaren ekonomi düzelmeye başlamış ve belli bir düzen kurulabilmiş. Petrol fiyatlarının da etkisiyle refah artmış ve yoksulluk azalmış, insanlar artık daha umutlu hale gelmişler. Tabi bu noktada sn. Putin'in etkisini de görmek gerekiyor.

Aslında çok ilginç ve zorlu bir tarihleri var. Rusya toprakları Perslerden, İskitlere, Napolyon’dan Hitlere kadar pek çok işgalciye yenilgi getirmiş. Bu yüzden milliyetçi bir toplum olarak ifade etmek yanlış olmayacaktır. Rusya 17 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük ülkesi. Bu kadar geniş ve farklı iklimlerden oluşan coğrafyaya yayılmış bir ülkeyi yönetip kalkındırmaya çalışmak, yerel faaliyetlerin koordine edilmesi kolay olmamalı. Ayrıca, coğrafi ve çevresel faktörlerin toplum ve kültür üzerine her zaman önemli etkileri oluyor.

Ruslar 10. Yüzyılda Hristiyanlığı kabul etmişler. Diğer dinlerin tartışıldığı, o dönemde Yahudiliğin devleti olmayan insanların dini gibi görülmesi, Müslümanlıkta da içkinin yasak olmasının etken olduğunu söyleyen değerlendirmeler olsa da Hristiyanlığın seçilmesinin ana nedeni Bizans ile yakın olma ve güç kazanma arayışı. Ama Rusların genel olarak dindar bir toplum olduğunu söyleyemeyiz.

Ruslar açısından insan yaşamını etkileyen koşullarda komünizm öncesindeki en büyük değişiklik Büyük Petro zamanında olmuş. Rusya’nın Batılılaşacağı açıktı belki ama Büyük Petro bu sürecin başkahramanı olmuş. Eğitim ve kültür alanında ekonomi ve maliye alanlarında, idari reformalar gibi konularda büyük devrimlere imza atmış. Sınır bataklıklarını güzel bir imparatorluk başkentine dönüştürmüş (St. Petersburg). Ayrıca batılı giyim, davranış ve kullanımları da çoğu zaman buyrukla ve güçlü muhalefete rağmen getirmiş.

Ruslar genel olarak sanatı ve sanatçıyı seven bir toplum.  Konser sonlarında sanatçılar, dakikalarca, ayakta ve coşkuyla alkışlanıyor. Onlarca seyirci getirdiği çiçekleri sahneye uzatıyor.

Kadınlar hemen yer yerde çok etkinler. İş hayatında, sanatta, sporda, her yerde ön plandalar. Gerek kültürel nedenler ve gerekse komünist dönemin de etkileriyle ve bugünkü anlayış ve eğitim sisteminin de etkisiyle kadınların oldukça özgür olduğunu, toplumun onlara karşı muhafazakâr bir tutumunun olmadığını görüyoruz.

Erkeklerin genelde sert ifadeli olduğu söylenir ama kendi arkadaş muhabbetlerinde oldukça neşeli ve samimi olduklarını gözledim. Yabancılarla hemen samimi olmuyorlar belki ama tanıyıp güven verdikten sonra iyi arkadaş olunabileceğini düşünüyorum.

Çocukların ne denli sevimli olduklarını tahmin edersiniz. Küçük sarı şekerler. Şımarık değillerdir ve olağanüstü sakindirler. Ağlayanına az rastlarsınız. Bunun genetik özelliklerden kaynaklandığını söylemek mümkün olabileceği gibi, eğitim ve yetiştirme tarzıyla da alakalı olabilir elbet.

Rusya tarihinde insanlar en büyük acıları Stalin döneminde yaşamış. Bunları örtmek istermişçesine mutluluk toplumsal hayatın her düzeyine işlemiş bir tema haline getirilmiş. Sağlıklı köylüleri güneşli tarlalarda, başaklar arasında, gülerek mavi gökyüzüne bakarken; coşkulu işçileri fabrikada resmetme sıkça rastlanır hale gelmiş.

Yani Rusları anlayabilmek için, tarihlerine, ekonomik gelişmelere, toplumsal düzendeki gelişmelere ve iklim gibi birçok unsura birlikte bakmak gerekiyor. Tıpkı her toplum açısından yapmamız gerektiği gibi. Tabiatıyla bunlar yalnızca benim gördüğüm şeyler, başka birinin başka bir gözle yaklaşması da mümkündür elbet.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder